Uyuşturucu Kullanma ve Ticareti Hukuka Aykırı Arama Yargıtay Kararı

Uyuşturucu kullanma suçu ve uyuşturucu ticareti suçundan yargılanan 2 sanık hakkında arama kararı bulunmaksızın yapılan mahkumiyet hükmünün bozulmasına ilişkin Yargıtay Kararı

20. Ceza Dairesi         2019/6625 E.  ,  2020/2711 K.

“İçtihat Metni”


Mahkeme : İSTANBUL 15. Ağır Ceza Mahkemesi
Suçlar : 1-Kullanmak için uyuşturucu madde bulundurma 2-Uyuşturucu madde ticareti yapma
Hükümler : 1-Değişen suç vasfına göre kullanmak için uyuşturucu madde bulundurma suçundan hükmün açıklanmasının geri bırakılması

Dosya incelendi.
GEREĞİ GÖRÜŞÜLÜP DÜŞÜNÜLDÜ:
1-)Sanık … hakkında kullanmak için uyuşturucu madde bulundurma suçundan verilen “hükmün açıklanmasının geri bırakılması” kararına ilişkin temyiz talebinin incelenmesinde:
Sanık hakkında 5271 sayılı CMK’nın 231. maddesi uyarınca verilen hükmün açıklanmasının geri bırakılmasına ilişkin kararın, aynı maddenin 12. fıkrasına göre temyizi mümkün olmayıp, itiraza tabi olması nedeniyle, sanığın bu konudaki temyiz istemi itiraz olarak kabul edilerek, itirazla ilgili gerekli kararın yetkili ve görevli itiraz merciince verilmesi için, incelenmeksizin Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığı’na İADESİNE,
2-)Sanık … hakkında uyuşturucu madde ticareti yapma suçundan kurulan mahkûmiyet hükmünün incelenmesinde:
1-) Oluş ve dosya içeriğine göre, … Gıda isimli bakkalda ihbar üzerine önleme araması kararına dayanarak yapılan aramada sanığın üzerinde ve tezgah altında uyuşturucu maddelerin ele geçirildiğinin anlaşılması karşısında, iş yerinde arama yapılabilmesi için CMK’nın 119. maddesi uyarınca hâkim kararı üzerine veya gecikmesinde sakınca bulunan hallerde Cumhuriyet savcısının yazılı arama emri alınması gerektiğinden CMK’nın 116, 117 ve 119. maddelerine uygun şekilde adli arama kararı ya da yazılı arama emri bulunup bulunmadığı araştırılarak sonucuna göre sanığın hukuki durumunun tayin ve takdiri gerekirken eksik araştırma ile yazılı şekilde hüküm kurulması,
2-) Hükümden sonra 24.11.2015 tarih ve 29542 sayılı Resmi Gazete’de yayımlanarak yürürlüğe giren Anayasa Mahkemesinin 08.10.2015 tarihli 2014/140 esas ve 2015/85 karar sayılı kararı ile 5237 sayılı TCK’nın 53. maddesinin bazı hükümlerinin iptal edilmesi ve 7242 sayılı kanunla yapılan değişiklikler nedeniyle, bu maddenin uygulanması açısından sanığın durumunun yeniden belirlenmesinde zorunluluk bulunması,
Kanuna aykırı, sanık müdafiinin temyiz itirazları bu nedenlerle yerinde olduğundan hükmün BOZULMASINA, 10.06.2020 tarihinde oy birliği ile karar verildi.

İlgili Makaleler :


Uyuşturucu Kullanma Suçu Denetimli Serbestlik Kapatma Dava Düşmesi Yargıtay Kararı

Bu yazıda uyuşturucu suçundan ötürü kişi hakkında denetimli serbestlik kararı alınmış birine karşı usulsüz tebligat yapılması yani Tebligat Kanunu 35.maddesine göre yapılmasının denetimli serbestlik dosyasının kapatılmış olmasına ve ceza davasının açılmasının hukuka aykırı olduğuna ilişkin Yargıtay kararı bulunmaktadır.

20. Ceza Dairesi         2019/6508 E.  ,  2020/2642 K.

“İçtihat Metni”


Mahkemesi :Asliye Ceza Mahkemesi
Suç : Kullanmak için uyuşturucu madde bulundurma
Hüküm : Mahkûmiyet

Dosya incelendi.
GEREĞİ GÖRÜŞÜLÜP DÜŞÜNÜLDÜ:
Sanığın yokluğunda verilen 06/11/2014 tarihli hükme ilişkin gerekçeli kararın, bilinen en son adresi olan talimat mahkemesinde 01/02/2011 tarihinde bildirdiği “Kışla mahallesi 52.cadde Tunahan İş Merkezi no:29/6 Merkez Antalya” adresine yapılan tebligatın iade olmasından sonra, dosyada bulunan ve görevli Polis Memurları’nca düzenlenen 20/02/2012 tarihli araştırma tutanağında ve ekindeki yerleşim yeri adresinin belirtildiği belgede yazılı adres kayıt sistemindeki “Pınarbaşı mahallesi 717 sokak no:4/10 Konyaaltı – Antalya” adresine 7201 sayılı Tebligat Yasasının 21.maddesindeki usullere göre tebliğ edilmesi yerine, önceki “Kışla mahallesi 52.cadde Tunahan İş Merkezi no: 29/6 Merkez Antalya” adresine Tebligat Yasasının 35.maddesindeki usule göre 29/01/2015 tarihinde yapılan tebliğin usulsüz olması karşısında, daha sonra “Pınarbaşı mahallesi 717 sokak no:4/10 Konyaaltı – Antalya” adresine 7201 sayılı Tebligat Yasasının 21.maddesine göre 10/04/2015 tarihinde yapılan usulüne uygun tebliğ ile temyiz süresinin başlaması gerektiği ve sanığın temyizinin süresinde olduğu kabul edilerek yapılan incelemede;
Gerekçeli karar başlığında ”30/06/2009 ” olan suç tarihinin “02/03/2009” olarak gösterilmesi mahallinde düzeltilebilir görülmüştür.
1) Dosya kapsamına göre suç tarihinden sonra, hükümden önce 28.06.2014 tarihli Resmi Gazete’de yayımlanarak yürürlüğe giren 6545 sayılı Kanun’la değişik TCK’nın 191. maddesinde yer alan düzenlemeler yönünden değerlendirme ve karşılaştırma yapıldıktan sonra sonucuna göre, lehe kanun tespit edilerek sanığın hukuki durumunun belirlenmesi gerekirken, belirtilen nitelikte karşılaştırma ve somutlaştırma yapılmadan hüküm kurulması,
2) Anayasa’nın 141. maddesinin 3. fıkrası ile 5271 sayılı CMK’nın 34/1 ve 230. maddeleri gereğince hükmün gerekçe bölümünde, sanığın lehindeki ve aleyhindeki delillerin belirtilmesi, tüm delillerin ayrı ayrı tartışılarak değerlendirilmesi, hükme esas alınan ve reddedilenlerin belirlenmesi, hangi delile hangi nedenlerle üstünlük tanındığının belirtilmesi, delillerle ulaşılan kanıya göre sanığın sabit kabul edilen fiilleri açıklanarak bunun nitelendirilmesi, sonucuna göre sanığın hukuki durumunun saptanması gerektiği gözetilmeden, yetersiz gerekçe ile hüküm kurulması,
3) Kullanmak için uyuşturucu madde bulundurma suçundan dolayı tedavi ve denetimli serbestlik tedbirinin gereklerine sanığın uymadığının bildirilmesi üzerine, Mahkemece sanığa “tedavi ve denetimli serbestlik tedbirine uymadığının iddia edilmesi nedeniyle, duruşmaya gelip bu konuda beyanda bulunması veya diyeceklerini duruşma gününe kadar yazılı olarak bildirmesi gerektiği, mazeretsiz olarak duruşmaya gelmediği ve diyeceklerini yazılı olarak bildirmediği takdirde tedavi ve denetimli serbestlik tedbirinin gereklerine uymadığı kabul edilerek hakkında hüküm kurulacağı” uyarısını içeren davetiye tebliğ edilmesi gerektiği halde, yukarıda belirtilen nitelikte davetiye tebliğ edilmeden veya sanık dinlenmeden sanığın yokluğunda savunma hakkı kısıtlanarak tedavi ve denetimli serbestlik tedbirine uymadığından bahisle hakkında mahkûmiyet hükmü kurulması,
4) Sanık hakkında verilen 05/07/2012 tarihli tedavi ve denetimli serbestlik kararının infazı için İzmir Denetimli Serbestlik Müdürlüğü’nce sanığa gönderilen 14.06.2013 tarihli çağrı yazısının; bilinen en son adresi olan 01.02.2011 tarihinde talimat mahkemesinde bildirdiği “Kışla mahallesi 52. cadde Tunahan İş Merkezi no: 29/6 Merkez Antalya” adresine ilk önce gönderilmesi, bu tebligatın iade olması halinde ise, dosyada bulunan ve görevli Polis Memurları’nca düzenlenen 20.02.2012 tarihli araştırma tutanağında ve ekindeki yerleşim yeri adresinin belirtildiği belgede yazılı adres kayıt sistemindeki “Pınarbaşı mahallesi 717 sokak no:4/10 Konyaaltı – Antalya” adresine 7201 sayılı Tebligat Yasasının 21.maddesindeki usullere göre tebliğ edilmesi yerine, sanığın daha önceki adresi olan “Üniversite mahallesi Karayel Mermer arkası Salihliler Sitesi no:13 Çeşme/İzmir” adresine Tebligat Yasasının 35.maddesindeki usule göre 07.10.2013 tarihinde yapılan tebliğin usulsüz olması karşısında, çağrıdan usulünce haberdar edilmeyen sanığın, hakkında verilen 05/07/2012 tarihli tedavi ve denetimli serbestlik kararının gereklerine uymadığının kabul edilemeyeceğinin gözetilmemesi,
5) Kabule göre de;
a- Sanık hakkında kullanmak için uyuşturucu veya uyarıcı madde bulundurma suçundan dolayı başka dava olup olmadığı, varsa sanığın bu suçu diğer davaya konu olan suç nedeniyle verilen tedavi ve/veya denetimli serbestlik tedbirinin infazı sırasında işleyip işlemediği belirlendikten sonra;
Sanık bu suçu, daha önce işlediği suçtan dolayı yapılan kovuşturma aşamasında hükmolunan tedavi ve/veya denetimli serbestlik tedbirinin infazı sırasında işlemiş ise, 6545 sayılı Kanunun 68. maddesi ile değiştirilen TCK’nın 191. maddesinin 5. fıkrasında öngörülen “Erteleme süresi zarfında kişinin kullanmak için tekrar uyuşturucu veya uyarıcı madde satın alması, kabul etmesi veya bulundurması ya da uyuşturucu veya uyarıcı madde kullanması, dördüncü fıkra uyarınca ihlâl nedeni sayılır ve ayrı bir soruşturma ve kovuşturma konusu yapılmaz” hükmü uyarınca, ikinci suçtan açılan bu davanın kovuşturma şartının ortadan kalkması nedeniyle, CMK’nın 223. maddesinin 8. fıkrası uyarınca “davanın düşmesine” karar verilmesi gerektiğinin gözetilmemesi,
b- Sanığa verilen adli para cezası taksitlendirilirken, TCK’nın 52. maddesinin 4. fıkrası yerine 2. fıkrasının uygulama maddesi olarak gösterilmesi,
Bozmayı gerektirmiş, sanığın temyiz itirazları bu nedenle yerinde görülmüş olduğundan, diğer yönleri incelenmeksizin hükmün BOZULMASINA, 09/06/2020 tarihinde oy birliği ile karar verildi.

İlgili Makaleler :

En iyi Ağır Ceza Avukatı

En iyi ağır ceza avukatı gibi bir tabir olmasada insanların arayışını geçtiği bir arama türüdür. En iyi ağır ceza avukatı, ceza avukatı, boşanma avukatı, iş hukuku avukatı gibi bir teknik terim bulunmamaktadır. En iyi ceza avukatı arayarak davalarının kazanılmasını isteyen vatandaşlar şunu iyi bilmeliler ki hiçbir avukat davanın kazanılması için garanti veremez.

En iyi Ceza Avukatı

İnsanlar kendini mahkemede en iyi şekilde savunacak avukat arayışına girmektedirler. En iyi ceza avukatı veya en iyi ağır ceza avukatı arayışı insanların en sıklıkla aradığı bir durumdur. Ceza avukatı olarak anlaştığı avukatlardan çok fazla beklentiler içine girmektedirler.

Ceza Avukatı ve Ağır Ceza Avukatı

İnsanlar genelde Ceza avukatı olarak görev alan avukatlar asliye ceza mahkemeleri ve diğer mahkemelerin görevli olduğu mahkemelerde davalara girmesini beklerler. Ağır ceza avukatı olarak görev yapan avukatların ise işte uyuşturucu davaları, cinsel taciz, cinsel istismar, adam öldürme suçları gibi davaların görüldüğü ağır ceza mahkemelerinde görülen davaları takip ettiğini düşünürler. Bu görüş yanlıştır. Ceza avukatı veya ağır ceza mahkemesi gibi bir ayrım yoktur.

Ceza Avukatı İstanbul

ceza avukatı istanbul veya başka şehirlerde dava alabilmektedir. ceza avukatı olarak görev alan avukatlık bürosu istanbul dışındaysa dahi istanbulda ceza davasını alabilmektedir. Bu açıdan avukat ile etkileşime geçmede problem bulunmuyorsa ankara, izmir, diyarbakır fark etmeksizin ceza avukatı dava alabilmektedir.

Ceza Avukatı Tavsiye İstanbul

İstanbul’da ceza avukatı tavsiye eş ve dosttan tavsiye alabileceğiniz gibi insanlar kendileride avukatları tanıyarak avukat hakkında bilgi edinebilirler. ceza avukatı tavsiye istanbul‘da en çok avukat arama yöntemidir. Ama tavsiye ceza avukatı ile bazı durumlar anlaşma sağlanamayadabilir. Bu sebeple ceza avukatı ile birebir görüşmekte fayda bulunmaktadır.

Basit Cinsel Saldırı Yargıtay Bozma Dissosiyatif Kriz

Basit Cinsel saldırı suçundan ötürü Yargıtayın bozma kararı aşağıda yer verilmiştir.

14. Ceza Dairesi         2017/3782 E.  ,  2018/2681 K.

“İçtihat Metni”

MAHKEMESİ :Ağır Ceza Mahkemesi
SUÇ : Beden veya ruh sağlığını bozacak şekilde basit cinsel saldırı
HÜKÜM : Basit cinsel saldırı suçundan mahkumiyet

İlk derece mahkemesince bozma üzerine verilen hüküm temyiz edilmekle dosya incelenerek gereği düşünüldü:
Adli Tıp Kurumu 6. İhtisas Kurulunun 24.03.2014 tarihli raporunda mağdurenin “olay sırasında Dissosiyatif Kriz denilen psikiyatrik bir rahatsızlık içerisinde olduğunun anlaşıldığı, bu psikiyatrik rahatsızlığın doğası gereği, çevresel uyaranların algılanması ile geçmiş yaşantıların bu kriz esnasında karıştırılabileceği, bu nedenle olay sırasında etrafındaki hadiseleri gerçeğe uygun şekilde algılama yeteneğinin zayıflaması veya yitirmiş olması ihtimalinin bulunduğu, ancak bu ayrımın kesin olarak yapılmasının tıbben mümkün olmadığının” belirtilmesi karşısında, olay yerini gösteren kamera kayıtları, savunma ve tüm dosya kapsamı birlikte değerlendirildiğinde sanığın üzerine atılı suçu işlediği hususunda cezalandırılmasına yeter, her türlü şüpheden uzak, kesin, somut ve inandırıcı delil elde edilemediği gözetilerek beraati yerine yazılı şekilde mahkûmiyetine karar verilmesi,
Kanuna aykırı, sanık müdafii ile katılan vekilinin temyiz itirazları bu itibarla yerinde görüldüğünden, hükmün 5320 sayılı Kanunun 8/1. maddesi gözetilerek 1412 sayılı CMUK’nın 321. maddesi gereğince BOZULMASINA, 10.04.2018 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.

Cinsel Suçlar Avukatı

Cinsel suçlar avukatı, basit cinsel saldırı suçu başta olmak üzere tüm cinsel suçlara ilişkin davaların baştan sona takibi sağlar.

Ağır Ceza Avukatı

Cinsel saldırı, yağma gibi suçlar ağır ceza mahkemelerinde yargılamaları yapılan suç tipleridir. Ağır ceza avukatı istanbul’da nitelikli olarak artmaya devam etmektedir.

Sanık Ölümü Durumunda Müsadere Yargıtay Kararı

Sanığın ölmesi durumunda müsadereye konu eşya hakkında karar verilebilir.

6. Ceza Dairesi         2015/2084 E.  ,  2018/2776 K.

“İçtihat Metni”

MAHKEMESİ :Ağır Ceza Mahkemesi
SUÇ : Yağma, cinsel saldırı, kişiyi hürriyetinden yoksun kılma, tehdit
HÜKÜM : Mahkumiyet, sanık … hakkında temyiz isteminin reddine dair ek karar.

Yerel Mahkemece verilen hüküm sanık … savunmanı tarafından duruşmalı olarak da temyiz edilmekle; başvurunun nitelik, ceza türü, süresi ve suç tarihine göre dosya görüşüldü:

Hükmolunan cezanın miktarına göre, sanık … savunmanının duruşmalı inceleme isteminin 5320 sayılı Yasanın 8/1. maddesi aracılığıyla 1412 sayılı CMUK’nın 318. maddesi uyarınca REDDİNE,

I- Sanık … hakkında mağdur …’a yönelik yağma, kişiyi hürriyetinden yoksun kılma ve cinsel saldırı suçlarından kurulan hükmün incelenmesinde;

Dosya ve duruşma tutanakları içeriğine, uyulan bozmaya, toplanıp karar yerinde incelenerek tartışılan elverişli kanıtlara, gerekçeye ve Hâkimler Kurulunun takdirine göre, sanık … savunmanının temyiz itirazları yerinde görülmemiş olduğundan reddiyle, usul ve kanuna uygun bulunan hükmün isteme uygun olarak ONANMASINA,

II- Sanık … hakkında kurulan hükmün incelenmesinde;

Sanığın, hükümden sonra 18/04/2016 tarihinde öldüğünün, UYAP sisteminden alınan sanığa ait nüfus kaydından anlaşılması karşısında; 5237 sayılı TCK’nın 64/1. maddesi gereğince değerlendirme yapılması zorunluluğu,

Bozmayı gerektirmiş, sanık … savunmanının temyiz itirazı bu bakımdan yerinde görülmüş olduğundan diğer yönleri incelenmeyen hükmün açıklanan nedenle isteme aykırı olarak BOZULMASINA, 10/04/2018 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.

Yağma Suçu ( Gasp Suçu ) Yargıtay Bozma Kararı

Karar İçeriği6. Ceza Dairesi         2015/5921 E.  ,  2018/2909 K.

“İçtihat Metni”

MAHKEMESİ :Ağır Ceza Mahkemesi
SUÇ : Yağma
HÜKÜM : Mahkumiyet


Yerel Mahkemece verilen hüküm temyiz edilmekle; başvurunun nitelik, ceza türü, süresi ve suç tarihine göre dosya görüşüldü:

Diğer temyiz itirazları yerinde görülmemiştir.

Ancak;

1-Bir başkasının, kendisinin veya yakınının hayatına, vücut veya cinsel dokunulmazlığına yönelik bir saldırı gerçekleştireceğinden ya da malvarlığı itibariyle büyük bir zarara uğratacağından bahisle tehdit ederek veya cebir kullanarak bir malı teslime veya malın alınmasına karşı koymamaya mecbur kılan kişinin eylemi yağma suçunu oluşturur. Malın alınması veya verilmesini temin için zilyetin üzerinde cebir ve tehdit kullanılmaktadır. Cebir ve tehdit karşısında mağdurun başka bir seçeneği kalmamakta ve bu durumda failin malı doğrudan alması söz konusu olmaktadır. Yani mağdur malı teslim etmektedir. Bu suçla korunan hukuki değer yalnızca malvarlığı değil, aynı zamanda kişi özgürlüğü ve vücut dokunulmazlığıdır.

Yağma suçu amaç ve araç hareketlerden oluşan bir suçtur. İlk önce almayı gerçekleştirmek için araç hareketler olan cebir veya tehdit kullanılır, sonrasında bu cebir ve tehdidin etkisiyle malın alınması veya tesliminin sağlanması ile suç tamamlanır.

Cebir, şiddet, tehdit, yağma suçunun zor unsurunu oluşturmaktadır. Zorun bulunmadığı olaylarda, yağma suçunun tipik unsurundan bahsedilemez.

Kullanılan cebir ve tehdidin, kişiyi malı teslim etmeye veya alınmasına ses çıkartmamaya yöneltmeye elverişli olması gerekir. Cebir, “Bir kimseye karşı bir şeyi yapması veya yapmaması ya da kendisinin yapması için zor kullanma” anlamına gelmektedir. Burada mağdura karşı kullanılan ”zor”, fiziki zorlamadır. iradenin zorlanması cebir kavramı içerisinde değil, tehdit içerisinde değerlendirilir. Tehdit, muhatabın üzerinde zorlama etkisinin hali hazırda bedensel tesir eden zorlama ile değil gelecekte belirtilen manevi bir zorlama, korkutmayla oluşmasıdır. Ciddi tehdidin objektif olarak ciddi görünüm uyandırması ve tehdit edilen tarafından ciddiye alınması da gerekir. Yağma suçunda tehdit, şahıs veya malvarlığına ilişkin ve kişiyi büyük bir tehlikeye düşürecek ağırlıkta bulunması gerekir. İşte bu konumdaki tehdit yağmanın elverişli zorlama aracı olmaktadır. Tehlikenin büyük olup olmadığı daha çok fiili bir mesele olup, tehdidin yönlendirilmiş olduğu şahıs yer ve zamanda gözönüne alınarak somut olayda nicelik incelemesi gerekmektedir. Tehdit edilen kötülük ile malın teslimi arasında oran yoksa yine yağmadan bahsedilemez.

Somut olaya gelince;

…’nin 21.05.2015 tarihli kolluk ifadesinde özetle, olay günü saat 15.30 sıralarında, arkadaşı … ile cep telefonundan müzik dinleyerek dershaneye doğru gittikleri sırada sanıklar … ve …’in seslenmesi üzerine yanlarına gittiklerini, sanıkların telefonunu istediklerini, korktuğu için telefonu verdiğini, bu sırada sanıkların yanlarına arkadaşları … ve …’nin geldiğini, sanıklar …, … ve arkadaşları ile bir süre yürüdüklerini, arkadaşı Oktay’ın, yanından ayrıldığını, telefonunu sanıklardan geri istediğini, ancak geri vermeyerek konuşma yapacaklarını söylediklerini, bir süre daha dolaştıklarını, sanıkların “Biz özel bir mesele konuşacağız, sen git” demeleri üzerine, birkaç adım ileriye gittiğinde, sanıklar ve sonradan gelen arkadaşlarının kaçtıklarını söylediği,

Sanıkların aynı gün yakalandıkları, sanık …’ın üst aramasında suça konu telefonun ele geçtiği,

Olay günlü canlı teşhis tutanağında, yakınanın, sanık …’ın, telefonu aldığını, olay sırasında “Sizi döverim, adam ol, ağzını burnunu kırarım” dediğini, sanık …’e “Bunları döv” dediğini söylediği, kovuşturma aşamasındaki beyanında, arkadaşı Oktay ile yürüdükleri sırada, sanıklar telefonuna bakmak için istediklerinde korktuğu için verdiğini, arkadaşı Oktay’ın, yanından ayrıldığını, telefonunu geri istediğinde sanık …’ın “Ağzını burnunu kırarım” dediğini, bir süre yürüdüklerini, sonra sanıkların telefonla kaçtıklarını, olayın şokuyla, başına bir şey gelir korkusuyla tehdit ve hakaretle ilgili polise bir şey anlatmak istemediğini söylediği,
./..

Yakınanın annesi Kadriye Kördemirci’nin 21.05.2014 tarihli beyanında, oğlu Yusuf’un kendisini arayarak telefonunun üç kişi tarafından alındığını, vermek istemediği halde şahısların ısrar etmesi üzerine korkusundan telefonu verdiğini söylediğini,

Hakkında beraat kararı verilen …’nin 21.05.2014 tarihli kolluk ifadesinde, sanık …’ın aldığı telefonla kaçtığını söylediği, sulh ceza hakimliğindeki beyanında, İbrahim ile yürüdüğü sırada arkalarından gelen sanık …’in, yanındaki çocuğa “Seni döverim, adam ol, ağzını burnunu kırarım, seni Aliço’ya dövdürürüm” dediğini, bir süre sonra sanık …’in gözden kaybolduğunu, sanık …’nin, sanık …’in çocuktan telefonu alıp kaçtığını söylediğini ifade ettiği, kovuşturma aşamasında, yakınanın telefonunu elinde gördüğü sanık …’in bir anda gözden kaybolduğunu, daha sonra İbrahim ve yakınanın, Mehmet’i aramak üzere yanından ayrıldıklarını söylediği,

Hakkında beraat kararı verilen …’un aşamalarda özetle, … ile önden yürürken, sanıklar ve tanımadığı iki çocuğun arkalarından geldiğini, …’in bu sırada sürekli telefonla konuştuğunu, bir ara dönüp baktığında arkalarında kimsenin olmadığını fark ettiğini söylediği,

Sanık …’in aşamalarda özetle, …, … ve sanık … ile yürürken iki çocukla karşılaştıklarını, telefonla konuşması gerektiği için sanık …’ın çocuktan konuşmak için telefonu alıp kendisine verdiğini, konuşma yaptıktan sonra baktığında çocuğun, Ali Selçuk ve İbrahim’le kaybolduklarını gördüğünü söylediği, sanık …’ında benzer savunmada bulunduğu olayda,

Sanıklar tarafından sarf edilen sözlerin ve/veya mevcut fiziki koşulların yukarıda belirtilen yağma suçunun unsuru olarak betimlenen tehdit boyutuna ne şekilde ulaştığı denetime olanak verecek şekilde açıklanıp gösterilmeden, yakınanın sanık ve/veya sanıkların kimliklerine yönelik geçmişten gelen algı ya da tasavvurunun, ya da yakınanın psikolojik durumu ve/veya ürkek kişiliği ile yarattığı düşünceye de bu şekilde bir anlam yüklenemeyeceği de gözetilerek, öncelikle, bu doğrultuda yakınan ve …’nin beyanları arasındaki açık aykırılıklar giderildikten sonra sonucuna göre sanıkların hukuki durumunun takdiri gerektiği düşünülmeden yeterli olmayan gerekçe ile yazılı biçimde hüküm kurulması,

2-5271 sayılı Yasa’nın 150. maddesi uyarınca, sanıkların savunmalarını yapmak üzere zorunlu savunman görevlendirilmesi nedeniyle, savunmanlara ödenen


avukatlık ücretinin, Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi’nin 6/3-c maddesindeki düzenlemeye açıkça aykırı biçimde, sanıklara yargılama gideri olarak yükletilmesine karar verilmesi,

Bozmayı gerektirmiş, sanıklar … ve … savunmanlarının temyiz itirazları ve tebliğnamdeki düşünce bu bakımdan yerinde görülmüş olduğundan, hükmün açıklanan nedenlerle BOZULMASINA, 09.04.2018 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.

Yağma Avukatı Gasp Avukatı

Yağma avukatı veya gasp avukatı gibi bir terim bulunmamaktadır. Ancak ceza avukatı olarak bu davalarda usul ve delillerin elde edilmesindeki hukuka uygun denetiminin yapılması ve birçok noktada ağır ceza avukatı davanın seyri anlamında katkısı oldukça fazladır.

Ağır Ceza Avukatı

Ağır ceza avukatı istanbul’da gittikçe bu alanda çalışma yapan avukat sayısıyla artmaktadır. Yağma yani gasp suçları da ağır ceza mahkemelerinde görülen dava tiplerindendir.

Cinsel Saldırı ( Tecavüz ) Yargıtay Bozma Kararı

Cinsel saldırı suçundan ötürü beraat kararı verilen sanık hakkında hastane ve diğer deliller göz önüne alındığında cinsel saldırı yani tecavüz suçunun oluştuğu gözetilmeden verilen beraat kararını Yargıtay bozmuştur. Buna karşın mahkeme üyesi karşı oy ile şerh düşmüştür.

14. Ceza Dairesi         2015/1860 E.  ,  2018/2649 K.

“İçtihat Metni”

MAHKEMESİ :Ağır Ceza Mahkemesi
SUÇ : Beden veya ruh sağlığını bozacak şekilde nitelikli cinsel saldırı, konut dokunulmazlığının ihlali, kasten yaralama
HÜKÜM : Beraat

İlk derece mahkemesince verilen hükümler temyiz edilmekle dosya incelenerek gereği düşünüldü:
Mağdurenin, sanığın kendisinden habersiz olarak aldığı anahtarla evine girerek zorla cinsel ilişkiye girdiği ve bu sırada vurarak burnunu kırdığına ilişkin anlatımları, Bandırma Devlet Hastanesince düzenlenip mağdurenin burnunda kırık olduğuna ilişkin acil muayene kayıtları, tanık Kader’in olaydan sonra mağdurenin yanına geldiğini ve sanık tarafından tecavüze uğradığını anlattığına ilişkin beyanları, yine tanıklar Kılıç ile Cemile’nin olay günü mağdurenin evinde ağladığını duyduklarına ilişkin ifadeleri, mağdurenin sanıktan korktuğu için hastaneye gittiğinde doktora sehpadan düştüğünü söylediğine ilişkin ifadesinin, hastanede görevli polis memuru olan tanık Mustafa’nın, sanığın da yanında olduğu, mağdurenin hüzünlü ve ağlamaklı bir halinin bulunduğu yönündeki beyanı ile desteklenmesi ve tüm dosya içeriği nazara alındığında sanığın atılı suçlardan mahkumiyeti yerine oluşa uygun düşmeyen yazılı gerekçeyle beraatine karar verilmesi,
Kanuna aykırı, katılanın temyiz itirazları bu itibarla yerinde görüldüğünden, hükümlerin 5320 sayılı Kanunun 8/1. maddesi gözetilerek 1412 sayılı CMUK’nın 321. maddesi uyarınca BOZULMASINA, 09.04.2018 tarihinde beden veya ruh sağlığını bozacak şekilde nitelikli cinsel saldırı, konut dokunulmazlığının ihlali suçlarından kurulan hükümler yönünden üye …’ün karşı oyu ve oyçokluğuyla, kasten yaralama suçundan kurulan hüküm yönünden ise oybirliğiyle karar verildi.

(Kısmen Karşı Oy)






KARŞI OY

Sanık savunması, mağdurenin aşamalarda değişen çelişkili beyanları, iddia edilen olaydan bir gün sonra mağdure ve sanığın mağduredeki yaralanma sebebiyle hastaneye gittiklerinde, hastane polisi tanık Mustafa’nın mağduredeki yaralanmanın sebebini sorduğu, mağdurenin düştüğünü söylediği buna rağmen tanığın mağdureyi sanıktan farklı bir odaya alarak gerçeği söylemesi konusunda ısrarcı olduğu, mağdurenin düşerek yaralandığını başkada bir şey olmadığını beyan ettiği, intikalin olaydan iki ay sonra yapıldığı dikkate alındığında, yüzyüzelik ilkesi gereği olayı değerlendiren mahkeme gerekçesinin yerinde olduğu, mağdurenin yaralanmasının cinsel saldırıya delil olamayacağı, cinsel ilişkinin zorla olduğuna ilişkin soyut mağdure anlatımı dışında delil bulunmadığı mahkemenin beraat kararının yerinde olduğu düşüncesiyle sayın çoğunluğun konut dokunulmazlığının ihlali ve cinsel saldırı suçlarından sanığın mahkumiyetine yönelik bozma düşüncesine iştirak edilmemiştir.

Cinsel Saldırı Avukatı

Cinsel saldırı suçları, ağır ceza avukatı tarafından ağır ceza mahkemelerinde görülür. Bu davalara genelde cinsel suçlar avukatı denilen ceza avukatları olarak anılmaktadır.

Cinsel Suçlar Avukatı

Cinsel İstismar Cinsel Dokunulmazlığa Tehdit Suçu

Cinsel istismar suçundan soruşturması devam eden suça sürüklenen çocuğun yeni adreslerini tespit kişinin evinin önünde beklenmesi direk tehdit olarak algılanmaması gerektiğine ilişkin Yargıtay kararı bulunmaktadır.

4. Ceza Dairesi         2017/9481 E.  ,  2018/6594 K.
“İçtihat Metni”

MAHKEMESİ :Çocuk Mahkemesi
SUÇ : Tehdit
HÜKÜM : Mahkumiyet

Yerel Mahkemece verilen hüküm temyiz edilmekle, başvurunun süresi ve kararın niteliği ile suç tarihine göre dosya görüşüldü:
Temyiz isteğinin reddi nedenleri bulunmadığından işin esasına geçildi.
Vicdani kanının oluştuğu duruşma sürecini yansıtan tutanaklar, belgeler ve gerekçe içeriğine göre yapılan incelemede;
1-Suça sürüklenen çocuklar, olaydan önce mağdura karşı cinsel istismarda bulunduğu, bu nedenle Cumhuriyet Savcılığında soruşturmanın sürmekte olduğu, mağdurenin de ailesiyle başka bir eve taşındıkları, suça sürüklenen çocuklar bu olaylardan sonra mağdurenin yeni taşındıkları evin önüne gidip beklediğinden dolayı tehdit suçunu işlediğinden bahisle hakkında dava açıldığı, mahkemece eylemin bu şekilde kabul edilerek TCK’ nın 106/1-1. maddesi uyarınca cezalandırılmasına karar verilmiş ise de; tehdit suçunda öngörülen “bir başkasını, kendisinin veya yakınının hayatına, vücut veya cinsel dokunulmazlığına yönelik bir saldırı gerçekleştireceğine…” dair tehdit öğelerinin ne suretle oluştuğu kanıtlara dayalı olarak açıklanıp gerekçeye yansıtılmadan eksik inceleme ve yetersiz gerekçeyle yazılı şekilde hüküm kurulması,
2- Kabule göre ise;
02/12/2016 tarihli Resmi Gazete’de yayımlanarak aynı tarihte yürürlüğe giren 6763 sayılı Kanunun 34. maddesiyle değişik 5271 sayılı CMK’nın 253. maddesi ve maddeye eklenen fıkraya göre uzlaşma hükümleri yeniden düzenlenmiş ve suça sürüklenen çocuğa isnat edilen TCK’nın 106/1. maddesi kapsamındaki tehdit suçunun uzlaştırma kapsamında bulunduğu anlaşılmış olmakla, 5237 sayılı Türk Ceza Kanunu’nun 2 ve 7. maddeleri de gözetilerek, uzlaştırma işlemi uygulanarak sonucuna göre suça sürüklenen çocuğun hukuki durumunun bu kapsamda tekrar değerlendirilip belirlenmesinde zorunluluk bulunması,
Bozmayı gerektirmiş, suça sürüklenen çocuk … müdafiinin temyiz itirazları bu nedenle yerinde görülmüş olduğundan, diğer yönleri incelenmeksizin HÜKMÜN 5320 sayılı Kanunun 8/1. maddesi gereğince uygulanması gereken 1412 sayılı CMUK’nın 321. maddesi uyarınca BOZULMASINA, yargılamanın bozma öncesi aşamadan başlayarak sürdürülüp sonuçlandırılmak üzere dosyanın esas/hüküm mahkemesine gönderilmesine, 05/04/2018 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.

Cinsel Suçlar Avukatı

Hırsızlık Suçunda Etkin Pişmanlık

Hırsızlık suçunda etkin pişmanlık hükümlerinin uygulanmaması sonrası Yargıtay incelemesinde bu konuya değinilmiş ve suça sürüklenmiş olan çocukların çaldıkları traş makinası ve diğer aletlerin sahibine iade edilmiş olmasını etkin pişmanlık hükümlerinin varolabileceğini düşünerek bozma kararı vermiş ve yerel mahkemeye tekrar göndermiştir.

17. Ceza Dairesi         2017/740 E.  ,  2017/6813 K.

“İçtihat Metni”

MAHKEMESİ :Asliye Ceza Mahkemesi
SUÇLAR : Hırsızlık, konut dokunulmazlığının ihlali, mala zarar verme, suç eşyasının satın alınması
HÜKÜM : Mahkumiyet

Yerel mahkemece verilen hükümler temyiz edilmekle, başvurunun süresi ve kararların niteliği ile suç tarihine göre dosya görüşüldü:
I-Sanık … hakkında suç eşyasının satın alınması suçu ile suça sürüklenen çocuklar … ve … haklarında konut dokunulmazlığının ihlali ve mala zarar verme suçları yönünden kurulan hükümlere ilişkin temyiz istemlerinin incelenmesinde;
Dosya ve duruşma tutanakları içeriğine, toplanıp karar yerinde incelenerek tartışılan hukuken geçerli ve elverişli kanıtlara, gerekçeye ve hakimin takdirine göre, sanık … ile suça sürüklenen çocuklar … ve … müdafinin temyiz nedenleri yerinde görülmemiş olduğundan reddiyle, usul ve kanuna uygun bulunan hükümlerin tebliğnameye uygun olarak ONANMASINA,
II-Suça sürüklenen çocuklar … ve … haklarında hırsızlık suçuna yönelik kurulan hükümlere ilişkin temyiz istemlerinin incelenmesinde;
Dosya ve duruşma tutanakları içeriğine, toplanıp karar yerinde incelenerek tartışılan hukuken geçerli ve elverişli kanıtlara, gerekçeye ve hakimin takdirine göre; suçun suça sürüklenen çocuklar tarafından işlendiğini kabulde ve nitelendirmede usul ve yasaya aykırılık bulunmadığı anlaşılmış, diğer temyiz nedenleri de yerinde görülmemiştir.
Ancak;
18.01.2014 tarihli olay yakalama muhafaza altına alma tutanağı içeriğine göre suça sürüklenen çocukların başka suçtan yakalanmaları üzerine …’ın üzerinde bulunan deri mont ve yine üzerinden elde edilen traş makinasını katılanın konutundan çaldıklarını beyan ederek katılana iadesini sağladıklarının anlaşılması karşısında; katılandan suça sürüklenen çocuklar hakkında kısmi iade nedeni ile etkin pişmanlık hükümlerinin uygulanmasına muvafakatı sorularak sonucuna göre suça sürüklenen çocuklar hakkında 5237 sayılı TCK’nın 168/1-4. maddesinin uygulanıp uygulanmayacağının tartışılması gerektiğinin gözetilmemesi,
Bozmayı gerektirmiş, suça sürüklenen çocuklar … ve … müdafiinin temyiz nedenleri bu itibarla yerinde görülmüş olduğundan, hükümlerin açıklanan nedenle tebliğnameye aykırı olarak BOZULMASINA, 31.05.2017 tarihinde oybirliği ile karar verildi.

Denetim Süresinin Hapis Cezasından Az Olamayacağı Yargıtay

Hapis cezaları ve mahkumiyetlerden sonra denetimli serbestlik hükümlerine göre süre belirlenebilmektedir. Ancak denetim süresinin belirlenmesinde adli hapis cezasından olamayacağı 51/3. maddesi uyarınca belirlenmiştir. İşte bu kararı içinde barındıran Yargıtay Kararı ;

2. Ceza Dairesi         2014/38067 E.  ,  2017/6212 K.

“İçtihat Metni”

MAHKEMESİ :Asliye Ceza Mahkemesi
SUÇ : Hırsızlık, mala zarar verme
HÜKÜM : Mahkumiyet

Dosya incelenerek gereği düşünüldü;
5237 sayılı TCK’nın 53. maddesinin bazı bölümlerinin iptaline ilişkin Anayasa Mahkemesi’nin 24/11/2015 tarihinde yürürlüğe giren 08/10/2015 gün ve 2014/140 esas, 2015/85 karar sayılı iptal kararı da nazara alınarak bu maddede öngörülen hak yoksunluklarının uygulanmasının infaz aşamasında gözetilmesi mümkün görülmüş, dosya içeriğine göre diğer temyiz itirazları yerinde görülmemiştir. Ancak;
1- Sanıklardan … tarafından suç tarihinden bir gün önce kiralanan … plakalı araç ile, katılan …’in… plakalı aracının bulunduğu sokakta yakıt hırsızlığı yapıldığına ilişkin yapılan ihbar üzerine sanıkların, kolluk görevlilerince ihbara konu olaydan başka bir mahalde ihbarda belirtilen … plakalı araç içinde yakalanmaları şeklinde gerçekleşen olayda, sanıkların aynı gece benzer şekilde araçlarından yakıt çalınan diğer katılan … ve müştekiler … ile …’ün araçlarının bulunduğu bölgelere yakın bir yerde bulunan katılan …’nın aracından yakıt çalmaya kalkışmaları dışında, çalınanların ele geçirilememiş olması ve sanıkların atılı suçlamaları kabul etmemeleri karşısında, sanıkların katılan … ve müştekiler … ile …’e yönelik eylemleri sebebiyle kendilerine yüklenen hırsızlık suçlarından savunmalarının aksine, mahkumiyetlerine yeterli, her türlü şüpheden uzak, kesin ve inandırıcı delillerin nelerden ibaret olduğu denetime olanak verecek şekilde açıklanıp gösterilmeden yazılı şekilde mahkumiyet kararı verilmesi,
2- İddianame ile sanıklar hakkında hırsızlık suçundan 5237 sayılı TCK’nın 142/1-b maddesinin uygulanması talebiyle kamu davası açılması ve sevk maddelerinde aynı Kanun’un 143/1. maddesinin uygulanmasının talep edilmemiş olması karşısında, sanıklara ek savunma hakkı verilmeden, hırsızlık suçundan kurulan hükümlerde TCK’nın 143/1. maddesi ile gece vaktinden arttırım yapılması suretiyle 5271 sayılı CMK’nın 226. maddesine aykırı davranılması,
3- Sanıklar hakkında mala zarar verme suçundan kurulan kısa süreli hapis cezalarına ilişkin mahkumiyet hükümleri ile sanıklar … ve … hakkında katılan …’e yönelik hırsızlık suçlarından kurulan kısa süreli hapis cezalarına ilişkin mahkumiyet hükümleri bakımından, sanıkların savunmalarında belirttikleri haklarında lehe olan hükümlerin uygulanmasına yönelik taleplerinin, 5237 sayılı TCK’nın 50. maddesindeki hapis cezasının seçenek yaptırıma çevrilmesine ilişkin hükümleri de kapsadığı nazara alınarak sanıklar hakkında TCK’nın 50. maddesinin uygulanıp uygulanmayacağı konusunda olumlu veya olumsuz bir karar verilmesi gerektiğinin gözetilmemesi,
4- Sanıklar … ve … hakkında, katılan …’e yönelik hırsızlık suçlarından kurulan mahkumiyet hükümleri bakımından, hırsızlığa teşebbüs eylemi nedeniyle mevcut bir zarar olmadığı gibi adli sicil kayıtlarına göre suç tarihinde hükmün açıklanmasının geri bırakılmasına engel sabıkalarının bulunmadığı anlaşılan sanıklar …hakkında; 5271 sayılı CMK’nın 231. maddesinin 6. fıkrasının (b) bendinde belirtilen ”sanığın kişilik özellikleri ile duruşmadaki tutum ve davranışları” gözönünde bulundurularak yeniden suç işlemeyeceği hususunda ulaşılacak kanıya göre hükmün açıklanmasının geri bırakılıp bırakılmayacağının değerlendirilmesi gerektiği halde ”Katılanın zararlarının karşılanmadığı anlaşıldığından…” şeklindeki dosya kapsamına ve yasa hükümlerine uygun olmayan yetersiz gerekçe ile hükmün açıklanmasının geri bırakılmasına yer olmadığına karar verilmesi,
5- Sanıklar … ve … hakkında, katılan …’e yönelik hırsızlık, katılan … ile müştekiler … ve …’e yönelik mala zarar verme suçlarından kurulan mahkumiyet hükümleri bakımından, 5237 sayılı Kanun’un 53/4. maddesinde yer alan “Kısa süreli hapis cezası ertelenmiş veya fiili işlediği sırada onsekiz yaşını doldurmamış olan kişiler hakkında birinci fıkra hükmü uygulanmaz.” şeklindeki düzenleme karşısında, kısa süreli hapis cezası ertelenen sanıklar hakkında, aynı Kanun’un 53/1. maddesindeki hak yoksunluklarına karar verilemeyeceğinin gözetilmemesi,
6- Kabule göre de; sanıklar … ve … hakkında, katılan … ile müştekiler … ve …’e yönelik hırsızlık suçlarından kurulan mahkumiyet hükümleri bakımından, 5237 sayılı TCK’nın 51. maddesinin 3. fıkrası, “Cezası ertelenen hükümlü hakkında, 1 yıldan az 3 yıldan fazla olmamak üzere bir denetim süresi belirlenir. Bu sürenin alt sınırı mahkum olunan ceza süresinden az olamaz” şeklinde olup; somut olayda, mahkum olunan ceza sürelerinin 1 yıl 11 ay 10 gün olmasına karşılık, denetim sürelerinin 1 yıl olarak belirlenmesi yasaya açıkça aykırılık oluşturduğu gibi bu husus aleyhe değiştirmeme yasağı kapsamında da değerlendirilemez. Bu nedenle sanıklar… hakkında 5237 sayılı TCK’nın 142/1-b, 143/1 ve 62/1. maddelerinin uygulanması suretiyle hükmolunan 1 yıl 1 ay 10 gün süreli hapis cezalarının ertelenmesi nedeniyle belirlenen denetim sürelerinin, aynı Kanun’un 51/3. maddesi uyarınca ceza sürelerinden az olamayacağı gözetilmeden 1 yıl denetim süreleri belirlenmesi,
Bozmayı gerektirmiş, sanık … müdafii ile sanıklar …, … ve …’nün temyiz itirazları bu itibarla yerinde görülmüş olduğundan hükümlerin bu sebeplerden dolayı isteme aykırı olarak BOZULMASINA, 29/05/2017 gününde oybirliğiyle karar verildi.